31.12.16

Kıymetlimisss

 ''Şimdi anladım almadan önce veriyorsun'' demişti Alice filmin sonunda Zaman'a. Şuanda tüm yazacaklarım tam olarak bu sözle ilgili olacak. ⌛


 Bir sene önce bugün en sevdiğin renk ne ise o renkte bir kutunun içinde koca bir sene hediye edildi sana. Karşılığında neler verdin, o sene gelmeden neler vaadetmiştin, bunları ben bilemem ama bugün koca bir sene daha koyuldu kucağına. Al dedi Yaratıcı, tepe tepe kullan geze geze kullan, istersen seve seve güle oynaya kullan. Bu senenin tüm kullanma talimatlarına uy takıldığın yerde sor, bilmemek ayıp değil öğrenmemek ayıp. 

  Madem hal böyle; o halde yıl bitiminde süpürüp satmalık değil de özene bezene sarıp sarmalamalık unutmaktan korkmalık en güvenilir yerlerde saklamalık veya en gözde yerde sergilemelik tablolar yapalım. En en en güzel boyalarımızla, en güzel gece ve sabahlarımızla harmanlayarak okkalı bir vuruş yapalım bu yeni senemize. Nerden başlasak..
Şeyden mi başlasak..
Kurduğumuz cümlelerden.
Sahici oluşlarıyla elimizde olmadan karşımızdakini kırdıklarımızdan mı? Yok bunlara istesek de bir şey yapamayız. Sahici olmayanlarından başlayalım.Düzeltelim gerçekleriyle bir bir.. Hayır o saç rengi sana yakışmadı, evet bunu indirimden aldım, havuçlu keke bayılırım ama diyette olduğum için yemiyorum, seni sevmeye çabalıyorum ama olmuyor, param var ama bana lazım.

 Sonrası kendiliğinden gelecektir. Hep dürüst, en dürüst. Oh kafan rahat dünyan rahat.Sevgini de nefretini de boş yere harcama. Çünkü unutma bu senin hediye kutun. 🎁


 Kan bağının çok şey olduğunu ama her şey olmadığını kalbine kafana derine kazı.Seninle olan kan bağının bir kimsenin yanlışını doğru yapmadığını kabullen. Ha yanlışı yanlış haliyle kabulleniyorum diyorsan o zaman kan bağının olmadığı kişilerin yaptığı yanlışlara da aynı şekilde sabretmeye çalış. Bak bakalım o zaman kendi içinde aslında yıllardır verdiğin haksız rekabetle nasıl savaşmaya başlıyorsun.

 En yakın arkadaşına doğru soruları sormayı öğren. En büyük hatan neydi demek yerine en büyük hatanı kaç yaşındayken yaptın diye sor. Eminim '' hayattaki en büyük hatamı 19 yaşımdayken yaptım'' dedikten sonra bilmen gereken her şeyi sana zaten anlatacaktır. Çünkü en yakının. 

 Siyasetten anlamam deme. Çünkü siyaset senden anlıyor. Onu görmezden gelemezsin. İlgilen, araştır. Korkma, bildiğinde değil bilmediğinde yutar bu canavar seni.

 Kitap ve film önerisi istediklerinde okuyup-izlemediklerini bildiğin kişilere önermeyi bırak. Evet her şeye rağmen önersen de bir şey kaybetmezsin gibi duruyor ama onlar senin önerilerin, senin fikirlerin. Neden kale almayan değerlendirmeyen biri için musluğu boşa akıtasın?

 Şeye mi geçsek sonra, söylemeye bile cesaret edemediklerimize. Başlıyorum:
Seni seviyorum.
Annemi kaybetmekten çok korkuyorum.
İkra'nın en yakın arkadaşlarını kıskanıyorum.
Ayşe ablam evlenmesin.
Yağız konuşmaya başlayıp bana uzun uzun hikayeler anlatsın.
Ayakkabı numaram 36.5 olduğu  için airmax bana çok yakışıyor ve dibine kadar bu zevki tadacağım.
Aynı sırt çantalarına sahip olmamız beni rahatsız etmez lütfen sen de rahat ol.
Keşke boyum uzun olsaydı dediğim 5. seneme giriyorum.
En büyük korkum aşırı kilolu biri olmak.
Hayatımdaki en büyük hatamı 19 yaşımdayken yaptım.
İstediğim fotoğrafı paylaşıp istediğim zaman siliyorum , çünkü benim sosyal ağım.
9 sayfa da olsa yazarım bu sene neler yaptığımı çünkü evet kendimi önemsiyorum.

 Dua listesi gibi cesaret listelerimiz var hepimizin. Hepsini tekrarla ve hediye kutunun içini önce önceliklerinden doldurmaya başla. Sanırım kutunun güzelliğini biraz da önceliklerimiz belirliyor, biraz da  kutunun içine neleri almadığımız. Seçici olmak lazım yani. Öyle her gelene kapını açıp he deme, çünkü sen bitanesin. Kutunun içine kendini koymayı da unutma aman ha. 

 Kutu kutu dedik, nasıl bir şey bu kutu? Şöyle kırmızı kocaman beyaz fiyonklu mu? Çok mu klişe? O zaman takım elbiseli papyonlu. Veya devasa boyutta bir köstebek pasta, dilimlemeden direkt dalmalık.  Kim bilir . İçine ne koyduysam odur bir kutu , her şeyiyle benimdir, yanımda yer açarım ama yar etmem kimselere. Çünkü zaman bitanem, geçip gidiyor. My precious...

 Kıymetlimiss olacak nice güzel şeylere vesile olsun bu yıl.








30.12.16

BİLİNMEYEN BİR KADININ MEKTUBU- Kitap Konuşması



 Kitap: Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
Yazar: Stefan Zweig
Almanca aslından çeviren: Ahmet Cemal
Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

Benim canım yazarım Stefan!
 ''Satranç''tan  sonra sandım ki ilk ve son oldu seninle buluşmamız. Bir daha aynı noktada bir araya gelemez selamlaşamaz iki lafın belini bir daha böylesine koyu şekilde kıramayız sandım. 
Yanılmışım. 

Ben bugün incecik bir kitabın içerisinde bilinmeyen bir kadınla sohbet ettim.
Aşkını dinledim yüzünü görmeden, sesini duymadan. Yalnızca kelimeleriyle konuştum -normalde de böyle değil midir zaten-. Kapıda bekledim kendi nefesimden korkarak, ayak seslerini duyunca gözümü kapının deliğine diktim, boyum yetmedi parmak uçlarıma basarak gördüm merdivenden çıkanları- görmez olaydım, ah o kadınları görmez olaydım- , sevginin basamaklarına böylece şahit oldum, yatakta ateşler içinde yanan oğlunu seyrettim,
 her sene bir buket beyaz gül alıp koydum masama,sonra cebimde para buldum ve dünyam o güzelim çiçeklerin bulunduğu vazonun içine yıkıldı.

Kahramanımız Bay R'nin elinde tuttuğu  bu mektubunda 3 dakikalık kendini tanıma sahnesine şahit olmak isterseniz mutlaka okuyun. Sonuna kadar dikkatinizi iyice verin ki; Bay R vazosunun o sene boş olduğunu sizinle birlikte anlasın. 





25.12.16

ÇOCUKLUĞUM- Kitap Konuşması



 Kitap :Çocukluğum
Yazar:Maksim Gorki
Tür: Biyografik Roman 
Yayınevi: MORPA Kültür Yayınevi
Sonraki Eser: Ekmeğimi Kazanırken

Konuya sondan gireceğim, çünkü sonuçları sebeplerin önüne koymalıyız bazen.
Yıllar önce okuduğum bu kitabı buraya aktarmak nerden geldi aklıma? 
Sanırım güncel olayların ardından  zihnimde yer etmiş olan şu sahne, işte tam da buraya bu yazıyı yazma sebebim.

''Anlattıklarının çoğu bellekte tutulmaya değmez şeylerdi. Birçoğu onun uyarılarına gerek kalmadan belleğime giriyor ve beni tedirgin ediyordu. Anlattıklarının tümü yaşadığı  şeylerdi... Kendisine soru sorulmasından hoşlanmadığını fark etmiştim ama ben yine ısrarla sorardım:
-Hangisi daha iyi? Fransızlar mı Ruslar mı?
+Nereden bileyim ben? Ülkelerinde nasıl yaşadıklarını görmedim ki.. diyerek sinirli bir şekilde karşılık verdi.
-Ya Ruslar nasıldır?
+Nasıl olacaklar iyileri de var kötüleri de. Kölelik devrinde insanlar şimdikinden çok daha iyi durumdaydı. Şimdi herkes özgür ama geçim sıkıntısı çekiyorlar. Beyler serttir ama akılca bizden üstündür..Tabi beylerin tümü böyle değil , iyi bir beyle karşılaşınca insan ona boyun eğmekten kendini alamaz. Hiç şüphesiz, beyler arasında aptal olanları da var. Bunlar boş torba gibidir içine ne koyarsan alır. Bizde böyleleri boldur. Bakarsın uzaktan iyi görünür yanlarına yaklaşınca bir de bakarsın içi kof bir istiridye kabuğu ... Kendimizi eğitmeli, kafamızı yontmalıyız, ama bileği taşı nerede?
-Ruslar güçlü mü
+Güçlü olanları var. Ama iş güçte değil, beceridedir. Sen istediğin kadar güçlü ol, at senden yine daha güçlüdür.''


Çocukluğum; Maksim Gorki'nin yaşamını anlattığı 3 kitaptan ilki. İçlerinde her anlamda birinci nitelikte bir eser. 5 yaşındayken babasını kaybeden Gorki. annesi ile ananesinin yanına yerleşir , soluğumuzu kesecek bir hayatın adımları böylece atılmış olur.
Kitabı mı anlatsam yazarı mı derken ikisinin de aynı şey olduğu hem zaten yazarın da kitabın 9. bölümünde kendisini tek paragrafta nasıl özetlediğini fark ettim.

''Bana öyle geliyor ki, ben çocukluğumda,  birçok basit ve silik kişilerin, tıpkı arılar gibi, yaşam üzerindeki deney ve düşüncelerinin balını getirip bıraktığı bir kovan gibiydim. Bunlardan her biri ve herkes kendi tarzına göre ruhumu cömertçesine zenginleştiriyordu.Bu bal gerçi çoğu defa kirli ve acıydı, ama ne de olsa  bilginin her türlüsü değerli bir maldır.''

Ben hayatımı tanımlayacak olsam... Henüz bunun iççin erken, 20 sene sonra vakti geldiğinde bulurum bir tanım ama acı ve bal kavramlarını bir arada bulundurup bunu bu denli güzel ifade edebilecek kadar şanslı olur muyum bilemiyorum. Bir ananeden, bir hırstan, bir büyümeden çok daha fazlası bu kitap. Hatta ondan kitap diye değil yaşam diye bahsetmek istiyorum. Bu yaşam, tam bir çocuk. Eğrisiyle doğrusuyla, alttan bakınca da üstten bakınca da bir çocuk ve bu çocuğu seyre dalıp gidiyorsunuz. 

''Elindeki tavanın demir parçasıyla beni bir hayli dövdü. Andersen kitaplarını da aldı ve tamamen ortadan kaldırdı. Bu, bana dayaktan da acı geldi.''

Sevgili Maksim;
Sana okuma-yazma öğretip , 8 yaşındayken seni işe gönderen dedenin toprağına su taşıyalım birlikte.
Çocukluğun; çocukluğumdur.

''Vuu, vuu. Söz ottur, bazen de paradır, ama bazen de altındır söz!''












17.12.16

Korkma!



Yaşamaya değen ve yaşamı anlamlı kılan tüm değerlerimiz için...
Korkma!
Kalabalıklaşmaktan
Farklı diyarlarda koşmaktan.
Beyazlar içinde mora bürünmekten.
Bir tasarım diğerinden farklıysa önem kazanır
Ve bir düşünce tektipleştiğinde korkuyla anılır.

Korkma!
Eğer doğru olanı yapacaksan; düşmekten
İnandığın uğurda -sözde- kaybetmekten
Görülmesi gerekenlerin fotoğrafını çekmekten
Okunması gerekenleri kağıda dökmekten
Bir doğruyu diri tutmak için bir deliğe girmekten.

Evet, 
Sen de kök salacaksın bu dünyaya hem de tüm ihtişamınla
Bir tohum at artık toprağa
Bir fidan dik, can suyu ol 
Bir kürek at inşaata
Bir çizim daha yap
Bir maket de sen teslim et
Bir egzersiz de sen öğret
Bir ağrıyı da sen dindir

Yaşamaya değen ve yaşamı anlamlı kılan tüm değerlerini, 
Yaşamaya değen ve yaşamın tüm değerlerini,
Yaşamaya değen ve tüm değerlerini anlamlı kılan yaşamını: diri tut!
Diri tut ki ölmeyelim.
Ölmeyin!
Ölmeyin!
Ölmeyin!
Sevginizi, hevesinizi,  evinizi, gecelerinizi, çiçeklerinizi
Biliminizi,bilginizi... Öldürtmeyin!

Korkmayalım burdayım demekten
''Ölmedim burdayım''
Ölmedik burdayız  ulan!

Hızla çoğalıyoruz.. daha çok öğrenerek
Hem daha hızlı hem daha emin koşarak
Gittikçe daha da sıkı atıyoruz ilmeklerimizi
Yaşamaya değen ve bizi diri tutan her değerin farkında olarak.




14.5.16

Konya Kelebekler Vadisi


2015 yılında Konya'da açılan  Türkiye'nin ilk Avrupa'nın en büyük  Tropikal Kelebek Bahçesi 3500 m2'lik gezi alanı ile toplamda 7.600 m2'lik bir kullanım alanına sahip. 
  Biletinizi alınca bir kaç dakika sonra grup halinde geziye başlıyorsunuz. Rehber gezi boyunca size eşlik ediyor ve bahçeyi tanıtarak sorularınızı cevaplayarak gezdiriyor. 15 tür kelebeğe ev sahipliği yapan bu bahçede 98 türe ait 20.000 adet bitki bulunuyor.Kelebekler beslenimlerini turunçgillerle yapıyorlar. Yapılan bir araştırmaya göre çürümüş meyvelerle beslenince daha uzun yaşadıkları bulunmuş. Söylenildiği gibi ömürleri 1 gün de değilmiş, 1 hafta 1 yıl arasında yaşam süreleri varmış. 



Beslendikleri Meyveler



 Bahçe doğal hayata uyum açısından nemli tutuluyor, bu sebeple bir kaç dakikadan sonra bunalıp kızarmaya başlıyorsunuz ancak kelebeklerin kafanıza konup tüm gün boyunca orda durmasının yanında geçişlere özel olarak yerleştirilen kuş sesleri de sizi rahatlatmaya yetiyor.

 

Kelebek Türleri
 Bahçede kelebek böcek bitki türleri de anlatılıyor. Şemalarla oyunlarla tablolarla her ayrıntı düşünülerek tasarlanmış. 




 Bu bahçe Konya'ya ilk açıldığı dönemde kulaktan kulağa kelebekler uçuşuyor konuyor kafanıza göre geziyorsunuz tarzında söylemlerle karşılaşıldığında 'olur mu canım öyle şey bi kabın içindedirler' gibi cevaplar veriliyordu. Gittim, gördüm ve onayladım. Serbestler (: Hem siz hem onlar kafanıza göre gezebiliyorsunuz. Aşağıdaki videolar da buna ispattır!





Pazartesi günleri dışında hergün 10:00 - 17:00 arası açık. Ücreti de ööğrencilere 5 , sivillere 7,5 lira .
Aklınıza takılan çoğu şeyin cevabını internet sitelerinde bulabilirsiniz. 

Konya Kelebekler Vadisi

Parsana Mh. İsmail Kaya Cd. No:244 Selçuklu / KONYA





9.5.16

Batavia Stad Fashion Outlet


   Alışveriş merkezi gezerken çok aceleciyimdir, bu özelliğimi kıran ender yerler var. Salına salına mağazalara girip çıkıp oturup kalkıp keyif sürüp alışverişimi ortam ne kadar kalabalık olsa da sakinlik içinde yapabildiğim bir yeri yazacağım. Batavia Stad Fashion Outlet'te ileri geri soluklana soluklana içeceğim elimde Allah ne verdiyse kafama göre takılıyorum. Hollanda'da yer alan bu yere ulaşmak için katettiğim yol zaten enfes olduğu için gitmek bile zevk veriyor bana.





Nelerin ne kadara satıldığından ziyade ortamın hem sadeliği hem renk cümbüşüne dönmüş olmasından bahsedeceğim. Türkiye'de böyle bir yer var mı bilmiyorum,Tuzla Marina'da yeni yapılan buna benzer bir merkez var ancak bu güzel havayı pek yaratamamışlar. Başka bir yer varsa da ben gitmedim.Konya'da alışveriş yapmaktan zevk aldığım, kitapçısına bile zevkle gidebildiğim bir mekan yok. Bu sebeple bu yer piknik havası yaratıyor bende. 






İlgililer için yine de söyleyeyim bir hayli marka var burada. Adidas, Levi's, Guess, Mustang, Tommy Hilfiger, Polo,Puma, Nike... Benim aldığım ürünler sezonundan pek farklı fiyatlarda değildi ancak uygun fiyata da bir hayli ürün mevcut. --> Buradan da inceleyebilirsiniz.





Bu kasabamsı diyara girmeden hemen önce girişte mavi gözlü beyaz dev kafayı sizi gözlerken bulacaksınız. Vardır bu kafanın da kayda değer bir güzel hikayesi ancak ben öğrenemedim bir türlü. Fotoğraf çekeni çok, ben de çektim.

Yapmasam gözüm açık giderdim (:


Denk gelirseniz hem işinizi görün hem soluklanın... 
Bataviaplein 60, 8242 PN Lelystad, Hollanda

22.4.16

Hayatımdaki Cem Adrian

 Kendi çizgisi olan insanları seviyorum. Eğri ya da doğru, kalın ya da ince renkli veya saydam . Bir yolu olmalı insanın yürüyeceği..Raylarını elleriyle döşemeli öylece devam etmeli. Kayıp gitmeli kendi raylarında. Sonra bu hissi anlatmalı gerektiğince . Bende dinlemeliyim, imrenmeliyim. Var böyleleri , iyi ki. Cem Adrian'ı dinlerken bitmesin istiyorum konuşması, çünkü uçurtmaya bağlıyor sanki insanı, rüzgara karşı gelmeme gerek kalmadan uçabildiğimi farkediyorum .
 Konserine gitmedim, deli gibi müziğini de takip etmiyorum. Düşüncelerini ifade ediş biçimi ve duruşu ona sevgi beslememe neden oluyor. Yıllar önce Kral Çıplak'a katılmıştı, en çok orda sevdirdi kendini bana.
 Onun rengini takip etmek şiirlerinde kendimle konuşmak kadar çekici ve yıpratıcı. ''Düştüğüm çukur, uzanan ellerim, hiç tutunamadığım gidenlerim''
  35 yaşında. yolun yarısı eder, bir sonraki yarısında da takibimde olacak. 














..

21.4.16

39 Saniye



Bu mektubumu üzerine çay döktükten sonra Didem Madak'ın çiçeklerinden özür dileyen anneme napıyosun diye sorduğumda '' gönlünü alayım da şiir yazmayı bırakmasın'' dedikten sonra yazıyorum.

'' Sevgili Şairim;
Elimde yalnızca sana ithaf edilmiş bir dergi ve aklımda yer eden dizelerin var.

''ilk defa bu kadar sağlam yazıyorum
  Haç şeklinde 128 dikişle''

Yıllarca şiirlerinin damağımda kestane şekeri tadı bıraktığına şahit oldum, Geçen gece sesini tekrar duyduktan sonra kestane şekeri yerini iştahsızlığa bıraktı  - neydi değişen yıllar sonra-

 Dişlerin ve saçlarınla hiç olmayan anaokulu öğretmenim gibisin. 'Sana bi şey anlatmam lazım' diyorsun beni köşeye çekip  kimse de görmesin diye elini ağzına götürerek kısık sesle bi şeyler anlatıyorsun , titrek sesinle kanayan yarana basıyorsun başımı ve hiç edinemediğim arkadaşım oluyorsun. Sımsıkı tutuyorum ellerinden, çizgilerine bakarken aklından geçenleri tahmin etmeye çalışıyorum avuçluyorum ellerini. Bak kokunu bile hissediyorum şuan.Rüzgara karışmasın diye sarıp sarmalıyorum seni.

 ''Seni sevince pazara çıktım sevinçten
   Enginar aldım 'süper enginarlar' diye bağıran adamdan
   Oturup ağladım sonra, şaşırdın.
   Bu 'süper' oluşta canımı acıtan bir şeyler vardı.
   Canımın acısıydın.''

Her 'süper' oluşta elimizdeki bıçakla çizgi çekip acıtıyoruz canımızı. İlaçların bi halta yaramadığı dönemlerde bıçağa gerek duymadan da derin çizgilere sahip olduğunu biliyorum. Çok şey biliyorum hakkkında. Mutluluk şiiri yazamamaktan dolayı duyduğun hüznü , saçlarına verdiğin değeri , Sylvia'lı kesişim kümemizi..- ne kadarını anlıyorum ki-

Uyuyup uyanıp okuduğum oluyor şiirlerini. Çünkü korkuyorum unutmamalıyım hiçbir ayrıntını. 
''Kaç şiir kaç kere sular altında kaldı''...

Bir güzel yazı var Peyniraltı Edebiyatı Dergisinde. Müjde Bilir'in yazdığı. Her seferinde farklı cümleler dikkatimi çekiyor. Ve her seferinde acıyı başka yerlerde yaşıyorum. Bazen pencere kenarında seni izlerken, bazen şiirleri yakmana yardım ederken..

Bu dergide de yer alıyor 128 Dikişli Şiir. Yine de kafamda röportajının son 39 saniyesiyle kazınmış durumdasın, hemde kazıdıktan sonra büyük gözlerine baka baka 128 dikiş attım haç şeklinde, çıkıp gitmesin sesin diye. Bahsettiğin gözlerden özür dilemeyi  devam ettirebilirim sanıyordum ama vaziyet buna musait değil. Herkesin özrü de kendine derdi de. 

Annemin özrünü benim özlemlerimi kabul et, nurla aşkla yat. ''

                             
                                                                                             21 Nisan 2016
                                                                                                SENAT


                     


                                   





Çayı güzel edensin




                                 


2.4.16

Haruki Murakami

  2015'e yaklaştığımız dönemde  çok satanlarda görüp aldığım bir kitap var: Renksiz Tsukuru Tazaki'nin Hac Yılları
Yazarı Haruki Murakami;67 yaşında Japonyalı bir yazar.Kitabı çok beğendim, yapyakın bir arkadaşımın sitem ettiği arkadaşlıklarını anlatıyor gibiydi, sanki onun günlüğünü okuyordum.

Bitirdiğimde tekrar başlamak istedim kitaba, bazı yerlerini tekrardan okudum. Yazarın başka kitaplarını araştırmak hiç aklıma gelmedi, başka yerde karşılaşacağımız içinmiş demek ki..



 Tam da o günlerde tumblrda patataes kızartmasıyla ilgili bi yazı okudum, bi kitaptan alıntıydı ve yazarı yeni tanıştığım Haruki Murakami'nin ta kendisiydi. Kitabın adını buldum:Haşlanmış Harikalar Diyarı ve Dünyanın Sonu
Elime geçen ilk fırsatta alıp yiyecektim bu patates kızartmasını.
 Bir kaç hafta sonra Konya Kitap Fuarı'nda Haruki'nin patates kızartmasıyla karşılaştım, standda bana el sallıyordu, kitapçıya sorduk fiyatını 23 lira dedi, aldık hemen arkadaşımla. İlk sayfalarda geçen asansör sahnelerini hala unutamıyorum. Uzatmaları baştan oynamayı tercih eden yazarın anlatışı önceki kitabına göre beni daha çok etkiledi. Okudum okudum okudum.. Bitirdiğimde kaloriferin dibinde ısınmaya çalışıyordum. Bu kitabı kapattığımda da doymadığımı farkettim, bazı yerleri yeniden okuyayım derken patates kızartma'lı sahneyi okumadığımı farkettim. İnanın bana her sayfayı tek tek kontrol ettim ve öyle bir sahneyle karşılaşmadım. Şimdilerde ise gölgeme her baktığımda Haruki'ye bi selam çakıyorum. Patates kızartması yediğimde ise aklıma dedem gelmiyor olsa eminim bu kitap gelirdi.




  Patates kızartmasıyla karşılaşmamış olmak gizemi arttırdı ve 2015 yazında başka bir kitabına geçtim: Zemberekkuşunun Güncesi
 Olayların birbiri arasında geçişi karakterlerin yeniden doğup sönüşü işsiz kalan bir adam terkedilen bir adam terkedildiğine inanmayan bir adam kılıf bulmada üstüne olmayan adam terkeden kadın kılıflara uyan kadın ..  Uskumru kaybolunca işlerin karışması sebebiyle kitap boyunca işlerin düzelmesini değil de Uskumru'nun bulunmasını bekledim. Böylece kediyi daha çabuk bulmak için kitabı daha hızlı okumuş oldum. Karmaşık olaylar silsilesinde May Kasahara'nın arkadaşlığı  bana en samimi gelen ilişki..Uzak yerlerden biri bana inatla mektup yazsın isterdim, her şeye rağmen yazsın.  
Biraz stresli bir kitaptı benim için, mesela Zemberekkuşu şuan kitap kapağında üzerime saldırıp kafamın üstünde ötecekmiş gibi bakıyor.
The Wind-Up Bird Chronicle - U.S. hardcover:

 Bir kaç ay sonra arkadaşımı ve beni çokça ilgilendiren bi mesele hakkında yeni kitap çıkardı: Uyku
 Hemen aldık.İçinde kendimi bulduğum için en sevdiğim kitabı bu oldu. İnce, kuşe kağıdına basılmış, bolca illüstrasyona sahip bir kitap.Çizimleri incelemek için sayfalarını hemen okusam bile bir süre aynı sayfada kaldım.


Uyuyamıyormuş, tam 17 gün olmuş.
'Artık uykunun nasıl bir şey olduğunu bile tam olarak anımsayamıyorum' diyor kahramanımız.Uyumak için her yolu deneyen birini okuyacaksınız, sebebi olmayan bir yolculuğa çıkacaksınız sıkı tutunun geceler sizi boğmaya geliyor!



Daha bir çok kitabı var, yaz tatilime kadar yeni bir kitabına geçemeyeceğim gibi görünüyor. Bu sebeple buraya kadar olanları yazmak kaydetmek istedim. Nasılsa burası benim dünyam, okudukça yenilerini eklerim. Bazen dolar silerim, burası benim dünyam! Lay lala lala lay.. Hep ardınızda olan gölgelerinizi inceleyin sizden parça taşıyorlar, iyi uykular ve hop  günaydın patates kızartmalı arkadaşlıklarınız bol olsun.

haruki murakami ile ilgili görsel sonucu

Haruki Murakami hakkında her şey

Haruki Murakami kitapları



27.3.16

Spirited Away (Ruhların Kaçışı)

  Spirited Away! Seni izlemekte geç kaldığım için üzgün nihayet ulaştığım için mutluyum.
Her saniyenden her dönüşünden her altın her kağıt kuşundan binbir anlam çıktı.Keşfedilmemiş bir hazineymişsin hayatımda, gün yüzüne çıkışının değerini bilmem dileğiyle..


  Hayao Miyazaki tarafından yazılıp yönetilen film 2003 yılında  'Uzun Metrajlı En İyi Animasyon Filmi' oscarını kazanarak oscar kazanan ilk anime oldu.


 Chihiro alıştığı ortamdan ayrılıyor olmanın hüznü içinde arabanın arka koltuğunda elinde bir buket çiçekle otururken başlıyor film. Annesi babası onu her ne kadar yatıştırmaya çalışsa da Chihiro hiç de kolay taraf değiştirmiyor, bırakıp gelmeye alışmak istemiyordu belki de. 
  Yeni evlerine ilerlerken zorlu bir kısa yoldan geçerek esrarengiz bir yere varıyorlar. Anne ve babası arabadan inerek bu esrarengiz yeri keşfe çıkıyorlar. Chihiro korkutucu bir yer olduğu için istemese de aynı zamanda tek kalmaktan da korktuğu için anne ve babasını takip etmeye başlıyor. Annesinin kolunu sımsıkı sıkıyor ki onu bırakmasınlar...






   Ayak bileğime kadar ancak gelebilen bir suyun içinde uzanan ve dönüşü olmayan tren yolundan yürümeye hayal mi dersiniz bilmem ama ayakkabılarımı saklayıp ihtiyacım olduğunda bıcır bıcır koşup getiren kömür karası  örümcekvari canlıların sevgisini  birinin zihninde düşünüp önüme rengarenk bir filmle sunması gerçekten yürek kanlandırıyor.




 Çaresizce bacaklarını kendine çekip otların dibine büzüşürken seni yalnız bırakmayan Haku;  kendimi unutmamam unutmuşsam hatırlamam gerektiğini bas bas bağıran bir gerçeğin çizim bulmuş halisin.Belki de en gerçek ve kalıcı yol sensin .
 Hayao Miyazaki  şeffaf bir çizgiyle ayırmış kurguyu gerçekle.Aynı zamanda ikisinin de birbirinden beslenmesine izin vermiş.Uçuş uçuş bir filmdin, Chihiro kötülükleri reddederken  ne güzeldin .

27.2.16

Nazım Hikmet ~ Yaşamaya Dair ~ On Living (Genco Erkal - Fazıl Say)

Nazım Hikmet Ran
Eskişehir Balmumu Müzesi



beyaz gömleğinle bir labratuarda
insanlar için ölebileceksin
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.












22.2.16

Çürümemin Bir Amacı Var

 

Röportajları sevmiyorsun madem, bari mektubumu oku. Ah pardon, mektubunu. Sana gönderdiğime göre bu mektup artık senindir öyle değil mi?

 Uyumama ramak kala içimden senin cümlelerini tekrar etmemle başladı her şey.''Altında ezilmediğimiz bir olayın bizim için ne anlamı olabilirdi ki?'' ya da   ''İnsan türü ancak kendini mahvedene hayran olur.'' mesela. 

 En çok da; ''Yürek': bütün azapların kökeni... Nesneye imreniyorum... maddenin ve donukluğun lütfuna...''dedin ya hani İstifa'da. anlaşılması ne güç bir cümle bu. Gecelerce içimde dolandı. Dokunabilseydim, yüreğini avucuma alıp konuşacaktım. İnanmamazlığının içinde nasıl bu kadar kuvvetli kalabildin? Kendi kendine zorlaştırmışsın her şeyini.  İnsanın sana zorlaştırdığın her şeyin kolay halini gösteresi geliyor.Mesela nasıl oluyor da boşluktan sıkıldığımı söylüyorsun? Söylediğinin aksine ağır hasta birisinin ne denli can sıkıntısı içinde günlerini geçirdiğine birebir şahidim. Bu kadar kör müsün be adam diye suratına bağırabilirdim, benim sonram bir boşluk olmayacak senin inadına kazıyacağım izlerimi şuralara bi yerlere öyle ya da böyle bi şekilde. Olduğu gibi bırakıp gitmeyeceğim, taş koyulmuşsa üstüne bi tane de ben inşa edeceğim.

 Daha çok kıza kıza ilerlerken 'Yozlaştırıcı' yazınla kızgınlığımın sebebini gösterdin, kendimi bulduğum ve neyi kastettiğini tam olarak anladığım için bu denli öfkeliydim. Diyordun ki: '' - şüpheyi yerkürenin derinliklerine kadar ekmek isterdim; onun maddeye nüfuz etmesini sağlamak  zihnin hiç girmediği yerde onun hükümdarlığını kurmak ve varlıkların iliğine ulaşmadan önce de taşların huzurunu sarsmak, oraya güvensizliği ve yürek kusurlarını sokmak.Mimar olsam Yıkım'a bir tapınak inşa ederim vaiz olsam duanın gülünçlüğünü açığa vururdum, kral olsam başkaldırının amblemini dikerdim.İnsanlar gizliden gizliye birbirlerinden tiksinmeye heves ettiklerine göre her tarafta kendine sadakatsizliği tahrik ederdim..'' 
   Sayın Cioran; ulaşabilseydim, ellerini alıp öperdim. 

Unutmadan şunu da söyleyeyim, yandan çekindiğin bir fotoğrafında Nazım Hikmet'e çok benziyorsun. Bazı cümlelerin de bana onun mısralarını anımsatıyor. 
 Hayat dikiş kutusundaki iplerin renginde değil her zaman, katıldığım şiir yarışmasında hiçbişeyinci olduğumda gördüm bunu. Burdayım, ve gurur duyuyorum üzüntümle. Hiç bu kadar duygu yüklü olmamıştım belki de. ''Nerede tükettin ömrünü?'' diyorsun ya hani. Burada tükettim. Bir dikiş kutusunun içinde renkleri elimde tutmaya çalışırken. 

                                                                                                                      22.02.16
                                                                                                                      SENAT

19.2.16

Dostum Zeze'ye ..


 Bir çocukluk bir ağaca en fazla ne kadar sığar? Bu sığınmayı yaşamım boyunca hiç durmadan anlatacağım.Usanmam seni anlatmaktan ve paylaşmaktan. Sekiz yüz elli bin kilometre konuşacağım,  senin olmasını istediğin gibi.

Şeker Portakalı için '' günün birinde acıyı keşfeden bir çocuğun öyküsüdür '' diyorlar. Adının acıyla anılması nasıl bir duygu Zeze? Acıyı keşfetmekten daha mı zor?  Belki de bir keşif, bu keşifle anılıyor olmakla kıyaslanamaz bile. Sanırım cevabını yalnızca sen verebilirsin. Bir yolunu bul ve bana ulaştır.





Kendine şeytan diyen çocuk; seni çok özledim!
Kalbinin hızı ve çabası, tüm gerçekliğiyle öylesine benim ki o bindiğin ağaç, öylesine yakınım ki Portuga'na.. Hataların dahi o kadar çok benim ki, dişlerimi sıkıyorum sen dayak yerken. Sen basamıyorsun acıdan ayağına ben de tek ayak oluyorum, sen poşetle hayalinde uçurtma yapıyorsun, ben uçuruyorum onu gökyüzünde. Sensiz; senin olanlara dayanmak zor, bundandır benimseyip benim diyişim. Sen bayılıyorsun rayların üzerine Portuga'sızlıktan, ben de atıyorum kendimi tramvayın önüne. Kimse farketmiyor seni beni bizi. Başka başka kılıflar uyduruyorlar hüznümüze, yüzümüzün kiri gözyaşlarımızla akıp gidiyor, temizleniyoruz. Acı; bizi birleştiriyor, ikimizi dost ediyor, yılları ve toprağı aramızdan söküp alıyor. Ölüm; sen orda olduğundan daha çekici geliyor. 
                                                                                  19.02.16 SENAT

        

 Birden bire esmedi bana bu yazıyı yazıp Zeze'ye mektup yollamak - ki birden bire de esebilirdi, Zeze sonuçta bu istediği zaman esinti yapabilir şikayetçi olmam- Duyumlarıma göre Şeker Portakalı'nın ikinci kısmı olan Güneşi Uyandıralım da film oluyormuş! Okuyun ve izleyin. Ve paylaşın. Acınızı, ağacınızı, atınızı, kurbağanızı..




8.2.16

Erken Hasat Soğuk Sıkım Zeytinyağı

Zeytinyağı hakkında en güzel cümleleri kurmak isterdim ama sanırım bunu başaramayacağımı hissettiğimden yazıma Refika'dan aylarca bekleyip stoklara girer girmez sipariş ettiğim zeytinyağı için kargolanırken kendime yazdığım notla başlıyorum.

Afiyet oldu bana bi güzel (:



Doğanın en taze nimeti kahvaltı masamda dururken , orda olmasının bile beni sakinleştirdiğini farkettim. Tadıyla kokusuyla resmen tazelik uyandırıyor bedenimde zeytinyağı. Kendisinden yeteri kadar faydalanamadığımı düşündüm ve ona dönüp dedim ki: ben seni bloguma konuk alayım da gönlün olsun.

 Refika'dan; yemek programından tanıdığımız Refika Birgül'ün satış sitesi.
Başlangıçta da belirttiğim gibi aylarca bekledim gelmesini. Birgün mail geldi stoklarda! diye. Hemen verdim siparişimi (bazıları pahalı bulsa da )

Kendileri rengiyle tadıyla kokusuyla şişesiyle tazeliğiyle beni benden aldı. 
Bu zeytinyağını Refika Birgül 'ün tanıttığı kadarıyla Türkiye’nin ilk profesyonel zeytinyağı eksperi olan Selin Ertür sayesinde mutfağıma alabildiğimi farkettim.

Refika'cığım Selin Ertür hakkında Hürriyet yazısında ;

''İtalya’da bu konuda eğitim almış, Toscana’da sekiz sene laboratuvarlarda zeytinyağını inceleye inceleye geçirmiş yıllarını. Onun yağı, geçtiğimiz yıl Los Angeles Uluslararası Zeytinyağ Yarışması’nda 481 zeytinyağ arasından gümüş madalya almış. İtalya’nın prestijli ve güvenilir yarışması Armonia ve İtalya’daki uluslararası gastronomi okulu Alma Trophy tarafından da geçen yıl hasat zamanında 22 ülkeden 386 yağ arasında ikinciliği hak etmiş." diyor. Doğrudur diyorum. Hakkı var diyorum. Test edildi onaylandı diyorum.



                                     

Bildiğiniz üzere;  

-Zeytinyağı doymamış olmasından dolayı kalp ve damar dostudur.
-Sindirim kolaylığı ve kolestrol dengesi bakımından olmazsa olmazımız. 
-İçerdiği E vitamini sayesinde doku yenilenmesini arttırıyor yani yaşlanma out gençlik in.
-Kireçlenmeyi önlemede etkisi var.
-Sürekli kabızlık çekenler için sabahları aç karnına 1-2 kaşık zeytinyağı içmesi önerilir.
-Ve az önceki araştırmalarımda şu özelliğine de  rastladım: Zeytinyağı unutkanlığı önlüyor. (Akdeniz ülkelerinde yaşayan ve yemeklerinde çoğunlukla zeytinyağı kullanan toplumların 65 yaş üzeri yetişkinlerinde hatırlama oranının diğer ülke yetişkinlerine göre çok daha fazla olduğu saptanmıştır.)



(evet ekmeğimi bandırmadan duramıyorum)
                                     
Bunları bilmiyor olsam bile yine de baharatlarla renklendirip tat farkı yarattığım zeytinyağını kahvaltı masamdan eksik etmezdim. Çünkü tadı.. Çünkü kokusu..Çünkü zeytin, çünkü yağı... Hem zeytine hem yağına ayrı aşığım. Sevgim ikisine de yetiyor. Çünkü kıvam, renk, cümbüş, mutluluk.. 
 Çünkü benim kahvaltım aşk dolu.


Relax Melodies





 Tramvaydan inip otobüse yetişmeye çalışırken onca insanın arasından sıyrılmayı başarıp kendi kafamın içinde çalan seslere ulaştım birkaç gün önce.İlk karşılaştığımda demek ki tek ben değilmişim şu rahatlatan seslere  ihtiyaç duyan dedim . Hemen mobil uygulama olarak indirdim. Relax Melodies olarak geçiyor ismi. Adı gibi bir sürü rahatlatan  ses içeriyor. Bazıları kilitli ücret ödenmedikçe açılmıyor, ancak kilitli olmayan kısmı bana yetiyor.  Favori seslerim: Eternity, Wind Chimes, Medieval, Zen..
 Birden fazla melodiyi aynı anda açıp dinleyebiliyorsunuz.

 

Uygulamanın üst kısmına geçtiğinizde ise istediğiniz melodiyi ortamı seçip modunuzu ayarlayıp ona göre ses seçebiliyorsunuz. Yaptığınız karışımı mesaj mail twit olarak paylaşabilirsiniz. Ben özellikle roman bitiminde kahramanın acısıyla daha fazla melankoli olmama adına dinlediğim Green Reflexion 'u şiddetle öneriyorum. Zaten uygulamayı indirdiğiniz zaman tüm sesleri sırayla dinliyorsunuz elinizde olmadan. Bu sesler benim kulağıma küpe defterime şiirdir. Sizin de hayatınızda yer edinsin, buyrunuz. Relax Melodies!

5.2.16

Yudum Yudum Kitap Dalgası

  Günaydın! Bir kaç haftadır yaşamıma bana göz kırpan kucaklayan sabahımı ezan dışında aydın eden bir sistem daha katıldı: biryudumkitap 
  Siteye girdiğiniz zaman mailinizi bırakıyorsunuz, her sabah size 5 dakikada okuyabileceğiniz o gün seçilen herhangi bir kitaptan bölümler yollanmaya başlanıyor. Mesela 

Jean Jacques Rousseau - Yalnız Gezenin Düşleri

Sıradışı Yayınları, s.5-8


  Diyor ve o sayfalardaki bölümleri yazarak devam ediyor mailiniz. O kadar güzel ve o kadar farklı bir uygulama ki bloguma eklemeden edemedim. Mailiniz kitap ve yazar ismiyle geliyor, bazen şiir de yolladıkları oluyor ve böyle sabahlar tadından yenmiyor. Maile kocaman bir günaydın ile başlıyorlar, ardından kitap demecini paylaşmadan hemen önce bir tutam güzel cümleler kurarak kitap sayfalarına hazırlıyorlar sizi, temennilerini sunuyorlar. Uzun oldukları için kitap alıntılarını koymayacağım buraya ama mailin sizi nasıl karşıladığını görmenizi istiyorum. Bunları okuyun ve hemmmen siteye girişinizi yapıp dalgaya ortak olun. 


Günaydın! Cuma pasajı: "Kırmızı Pazartesi" G. G. Márquez


"Geçip giden baharları kurtarmak mümkün değildir." diyor Márquez. Ancak yeni baharların geleceğini de unutmamak gerek. Ah etmeyeceğiniz, keşke demeyeceğiniz baharlarınız olsun sevgili okur. Var olun.

--------------------------------------------------------------------------------------------------

Günaydın! Cumartesi şiiri: "Beni Güzel Hatırla" Orhan Veli Kanık

Yalnızlık ne vahim kelime sevgili okur. "Bilmezler yalnız yaşamayanlar nasıl korku verir sessizlik insana." derken tam da bunu kast ediyordu bir garip, Orhan Veli. Herkes gitse, şiirler sizi yalnız bırakmasın. Var olun.

---------------------------------------------------------------------------------------------------

Günaydın! Günün pasajı: "Zorba" Nikos Kazancakis

Hayatı anlama meselesine çok kafa yorarız. Bu konuda Umberto Eco şöyle diyor: "Hayatı anlamak için hikâyeler anlatmak gerekir." Madem öyle, bu sabah en güzel hikâyenizi anlatın diye, bir yudum kahve, bir yudum kitap demeye devam ediyoruz sevgili okur. Var olun.

----------------------------------------------------------------------------------------------------

Günaydın! Günün pasajı: "Yaşlı Adam ve Deniz" E. Hemingway

Hemingway yazma işi hakkında şöyle der: "Tek yapmanız gereken tek bir doğru cümle yazmak. Bildiğiniz en doğru cümleyi yazın." Bildiğimiz en doğru cümlelere bin selam sevgili okur. Bizimkini zaten biliyorsunuz, var olun.





3.2.16

Hangi sitelerden kitap sipariş ediyorum?




 İnternet kullanımının artışıyla online satış siteleri de çoğaldı, kullandığımız hemen  her ürüne internetten ulaşma imkanımız var artık. Kitaplar ve filmlerde öyle . Peki ben nerelerden sipariş ediyorum kitaplarımı, nelere dikkat ediyorum, tercihlerimi neye göre değiştiriyorum?
 Öncelikle güvenilir olmasına dikkat ediyorum, bir site bulmuşsam bulunduğum şehirde şubesi var mı, arkadaşlarımdan biri o siteyi kullanmış mı diye mutlaka araştırıyorum. Hiçbir şey bulamazsam  iletişim numarasından arayıp konuşan kişiye göre karar veriyorum. Bu durumu genelde aradığım kitap sadece o sitede varsa yapıyorum. Yani açık açık beni ikna etsinler diye arıyorum siteyi, mecburiyetten.
  Kitapçılarda gördüğüm fiyattan daha ucuz diye hemen atlamıyorum, yeni bir sekme açıp diğer sitelerden de aynı kitabı bulup fiyat karşılaştırmasını mutlaka yapıyorum. Tabi fiyat karşılaştırması sadece sipariş edeceğim ürün üzerinden değil, kargo fiyatı, hangi fiyat üzerine kargo bedava.. Bu konuları da tartıp öyle veriyorum kararımı.
 Bir yerde denk geldiğim, sözünü beğendiğim, veya takip ettiğim yazarın yeni kitabı çıktığında veya aniden vahiy inip şu kitap nasıl acaba diye düşündüğümde hemen sık kullandığım sitelerden (idefix,dr) sepetime ekliyorum. Param olduğunda sırayla sipariş ediyorum. Her ne kadar kolay kolay unutmasam da  gün içerisinde yaşadığım karışık durumlar sonunda bazen her şey resetlenebiliyor bu yüzden , benim yerime aklında tuttuğu için sepetime çok şey borçluyum, teşekkür ediyorum efendim.

 Başlayalım öyleyse; 


                                                 



 İdefix'ten yıllardır bir hayli kitap ve film alışverişi yaptım. Henüz bir sorun yaşamadım. Yalnızca okuma kitapları değil, okul için gerekli kitapları ve kpss kitaplarını da bu siteden sipariş ettiğim oluyor. Eğer sipariş ettiğiniz kitaplardan birisi temin edilemiyorsa diğerlerini bekletmeden gönderiyorlar, kalan kitap temin edilince kargo ücreti ödemeden adresinize ulaştırıyorlar. 

 İdefix'in en sevdiğim yönü ise kararsız okur, okunması gereken 1001 kitap tarzında kategorileriyle bana seçenekleri en güzel biçimde sunması. Her ziyaretimde ince ince geziyorum yani sizin anlayacağınız bu sitede. 
 Yurtiçi Kargo ile çalışıyor, 50 lira üstüne kargo bedava, hediye paketine 1,5 lira ücret alıyor.







Gelelim şubelerinde fiyatların dudak uçuklattığı ama online alışveriş sitesinde durumun o kadar da kötü olmadığını gösteren sitesinin tasarımı dolayısıyla da benden yıldız kazanan D&R 'ımıza. Gerçekten de 55 liraya satılan kitabı sitesinde 43 liraya satıyor. Hemen hemen her ürünü daha ucuz. Bu yüzden bulunduğum şehirde şubeleri olmasına rağmen özellikle online olarak sipariş ediyorum.
 Kitap, film, kırtasiye gereçleri ve daha bir sürü şey için ilk ziyaret ettiğim site diyebilirim D&R için. Arada sırada da pikap ve fotoğraf makinesi fiyatlarına bakmak için giriyorum , sonra alamadan geri çıkıyorum tabii.....
 Yurtiçi Kargo ile çalışıyor, 60 lira üstüne kargo ücretsiz, hediye paketi ücretsiz.





 


 Sitenin tasarımını göz yorduğu için pek beğenmiyorum ama geniş yelpazesi ve bazen idefix, D&R den ucuz olması sebebiyle tercih ettiğim bir site. Puan katalogu sayesinde her siparişinizde belirlenen miktarlarda puan kazanıyorsunuz ve biriken puanlarla kargonuz bedavaya gelebiliyor.
 Kitap Yurdu'nun en sevdiğim özelliği bülten aboneliği ve puanları.
 Yurtiçi Kargo ile çalışıyor, 20 lira üstüne kargo ücretsiz ( veya puanlarım sebebiyle bedava oluyor henüz anlayamadım ). 











                                                                                                                                                                                                                                                               
Siteye girdiğimde resmen bana göz kırpıyor. Çok seviyorum , renkleri tasarımı,
kitapların geçişleri. Kitap, bardak, defter.. Hele o baykuşlu ucuz defterler.... Yani açıkçası ingilizce kitap ve güzel şeyler kategorisi bu siteyi diğerlerinden ayrıcalıklı kılıyor benim için. Babil'den yapacağınız alışverişlerde hopi para kazanailiyorsunuz.
Ancak eğer aldığınız ürün kampanyalı bir ürünse, kupon ve hopi fırsatlarından yararlanamıyorsunuz.
 Yurtiçi ve MNG Kargo ile çalışıyor, kargo ücreti 4,40, 44 lira üstüne kargo ücretsiz, hediye paketi 2,5 lira.



 pelikan kitap evi



Bu site, benim okul kitaplarım için kullandığım bir site. Fizyoterapi ve Rehabilitasyon adına ihtiyacım olan her kitaba buradan ulaşmaya çalışıyorum. Hepsi yok elbette ama yarı yarıya da olsa ne alsam kardır sonuçta. FTR, Tıp kitaplarınn yanı sıra zengin bir KPSS içeriğine de sahip.

 Aras Kargo ile çalışıyor, 100 lira üstüne kargo ücretsiz.



Nadir Kitap
Tüm bunların dışında farkli kitapçıların ortak buluşma noktası dediğim bir site var. Nadir Kitap, çoğu yerde bulamadığınız kitapları içinde barındırıyor. Ben ''Haluk Cansın-Unutmaya Kıyamadıklarım'' ı hiçbir yerde bulamamıştım. Sonra bu siteyi keşfedip sipariş etmiştim. Kargo fiyatını falan hatırlamıyorum ama sıkıntı yaşamamıştım teslimatta. Aklınızın köşesinde bulunsun, birgün mutlaka ihtiyacınız olur.