22.4.16

Hayatımdaki Cem Adrian

 Kendi çizgisi olan insanları seviyorum. Eğri ya da doğru, kalın ya da ince renkli veya saydam . Bir yolu olmalı insanın yürüyeceği..Raylarını elleriyle döşemeli öylece devam etmeli. Kayıp gitmeli kendi raylarında. Sonra bu hissi anlatmalı gerektiğince . Bende dinlemeliyim, imrenmeliyim. Var böyleleri , iyi ki. Cem Adrian'ı dinlerken bitmesin istiyorum konuşması, çünkü uçurtmaya bağlıyor sanki insanı, rüzgara karşı gelmeme gerek kalmadan uçabildiğimi farkediyorum .
 Konserine gitmedim, deli gibi müziğini de takip etmiyorum. Düşüncelerini ifade ediş biçimi ve duruşu ona sevgi beslememe neden oluyor. Yıllar önce Kral Çıplak'a katılmıştı, en çok orda sevdirdi kendini bana.
 Onun rengini takip etmek şiirlerinde kendimle konuşmak kadar çekici ve yıpratıcı. ''Düştüğüm çukur, uzanan ellerim, hiç tutunamadığım gidenlerim''
  35 yaşında. yolun yarısı eder, bir sonraki yarısında da takibimde olacak. 














..

21.4.16

39 Saniye



Bu mektubumu üzerine çay döktükten sonra Didem Madak'ın çiçeklerinden özür dileyen anneme napıyosun diye sorduğumda '' gönlünü alayım da şiir yazmayı bırakmasın'' dedikten sonra yazıyorum.

'' Sevgili Şairim;
Elimde yalnızca sana ithaf edilmiş bir dergi ve aklımda yer eden dizelerin var.

''ilk defa bu kadar sağlam yazıyorum
  Haç şeklinde 128 dikişle''

Yıllarca şiirlerinin damağımda kestane şekeri tadı bıraktığına şahit oldum, Geçen gece sesini tekrar duyduktan sonra kestane şekeri yerini iştahsızlığa bıraktı  - neydi değişen yıllar sonra-

 Dişlerin ve saçlarınla hiç olmayan anaokulu öğretmenim gibisin. 'Sana bi şey anlatmam lazım' diyorsun beni köşeye çekip  kimse de görmesin diye elini ağzına götürerek kısık sesle bi şeyler anlatıyorsun , titrek sesinle kanayan yarana basıyorsun başımı ve hiç edinemediğim arkadaşım oluyorsun. Sımsıkı tutuyorum ellerinden, çizgilerine bakarken aklından geçenleri tahmin etmeye çalışıyorum avuçluyorum ellerini. Bak kokunu bile hissediyorum şuan.Rüzgara karışmasın diye sarıp sarmalıyorum seni.

 ''Seni sevince pazara çıktım sevinçten
   Enginar aldım 'süper enginarlar' diye bağıran adamdan
   Oturup ağladım sonra, şaşırdın.
   Bu 'süper' oluşta canımı acıtan bir şeyler vardı.
   Canımın acısıydın.''

Her 'süper' oluşta elimizdeki bıçakla çizgi çekip acıtıyoruz canımızı. İlaçların bi halta yaramadığı dönemlerde bıçağa gerek duymadan da derin çizgilere sahip olduğunu biliyorum. Çok şey biliyorum hakkkında. Mutluluk şiiri yazamamaktan dolayı duyduğun hüznü , saçlarına verdiğin değeri , Sylvia'lı kesişim kümemizi..- ne kadarını anlıyorum ki-

Uyuyup uyanıp okuduğum oluyor şiirlerini. Çünkü korkuyorum unutmamalıyım hiçbir ayrıntını. 
''Kaç şiir kaç kere sular altında kaldı''...

Bir güzel yazı var Peyniraltı Edebiyatı Dergisinde. Müjde Bilir'in yazdığı. Her seferinde farklı cümleler dikkatimi çekiyor. Ve her seferinde acıyı başka yerlerde yaşıyorum. Bazen pencere kenarında seni izlerken, bazen şiirleri yakmana yardım ederken..

Bu dergide de yer alıyor 128 Dikişli Şiir. Yine de kafamda röportajının son 39 saniyesiyle kazınmış durumdasın, hemde kazıdıktan sonra büyük gözlerine baka baka 128 dikiş attım haç şeklinde, çıkıp gitmesin sesin diye. Bahsettiğin gözlerden özür dilemeyi  devam ettirebilirim sanıyordum ama vaziyet buna musait değil. Herkesin özrü de kendine derdi de. 

Annemin özrünü benim özlemlerimi kabul et, nurla aşkla yat. ''

                             
                                                                                             21 Nisan 2016
                                                                                                SENAT


                     


                                   





Çayı güzel edensin




                                 


2.4.16

Haruki Murakami

  2015'e yaklaştığımız dönemde  çok satanlarda görüp aldığım bir kitap var: Renksiz Tsukuru Tazaki'nin Hac Yılları
Yazarı Haruki Murakami;67 yaşında Japonyalı bir yazar.Kitabı çok beğendim, yapyakın bir arkadaşımın sitem ettiği arkadaşlıklarını anlatıyor gibiydi, sanki onun günlüğünü okuyordum.

Bitirdiğimde tekrar başlamak istedim kitaba, bazı yerlerini tekrardan okudum. Yazarın başka kitaplarını araştırmak hiç aklıma gelmedi, başka yerde karşılaşacağımız içinmiş demek ki..



 Tam da o günlerde tumblrda patataes kızartmasıyla ilgili bi yazı okudum, bi kitaptan alıntıydı ve yazarı yeni tanıştığım Haruki Murakami'nin ta kendisiydi. Kitabın adını buldum:Haşlanmış Harikalar Diyarı ve Dünyanın Sonu
Elime geçen ilk fırsatta alıp yiyecektim bu patates kızartmasını.
 Bir kaç hafta sonra Konya Kitap Fuarı'nda Haruki'nin patates kızartmasıyla karşılaştım, standda bana el sallıyordu, kitapçıya sorduk fiyatını 23 lira dedi, aldık hemen arkadaşımla. İlk sayfalarda geçen asansör sahnelerini hala unutamıyorum. Uzatmaları baştan oynamayı tercih eden yazarın anlatışı önceki kitabına göre beni daha çok etkiledi. Okudum okudum okudum.. Bitirdiğimde kaloriferin dibinde ısınmaya çalışıyordum. Bu kitabı kapattığımda da doymadığımı farkettim, bazı yerleri yeniden okuyayım derken patates kızartma'lı sahneyi okumadığımı farkettim. İnanın bana her sayfayı tek tek kontrol ettim ve öyle bir sahneyle karşılaşmadım. Şimdilerde ise gölgeme her baktığımda Haruki'ye bi selam çakıyorum. Patates kızartması yediğimde ise aklıma dedem gelmiyor olsa eminim bu kitap gelirdi.




  Patates kızartmasıyla karşılaşmamış olmak gizemi arttırdı ve 2015 yazında başka bir kitabına geçtim: Zemberekkuşunun Güncesi
 Olayların birbiri arasında geçişi karakterlerin yeniden doğup sönüşü işsiz kalan bir adam terkedilen bir adam terkedildiğine inanmayan bir adam kılıf bulmada üstüne olmayan adam terkeden kadın kılıflara uyan kadın ..  Uskumru kaybolunca işlerin karışması sebebiyle kitap boyunca işlerin düzelmesini değil de Uskumru'nun bulunmasını bekledim. Böylece kediyi daha çabuk bulmak için kitabı daha hızlı okumuş oldum. Karmaşık olaylar silsilesinde May Kasahara'nın arkadaşlığı  bana en samimi gelen ilişki..Uzak yerlerden biri bana inatla mektup yazsın isterdim, her şeye rağmen yazsın.  
Biraz stresli bir kitaptı benim için, mesela Zemberekkuşu şuan kitap kapağında üzerime saldırıp kafamın üstünde ötecekmiş gibi bakıyor.
The Wind-Up Bird Chronicle - U.S. hardcover:

 Bir kaç ay sonra arkadaşımı ve beni çokça ilgilendiren bi mesele hakkında yeni kitap çıkardı: Uyku
 Hemen aldık.İçinde kendimi bulduğum için en sevdiğim kitabı bu oldu. İnce, kuşe kağıdına basılmış, bolca illüstrasyona sahip bir kitap.Çizimleri incelemek için sayfalarını hemen okusam bile bir süre aynı sayfada kaldım.


Uyuyamıyormuş, tam 17 gün olmuş.
'Artık uykunun nasıl bir şey olduğunu bile tam olarak anımsayamıyorum' diyor kahramanımız.Uyumak için her yolu deneyen birini okuyacaksınız, sebebi olmayan bir yolculuğa çıkacaksınız sıkı tutunun geceler sizi boğmaya geliyor!



Daha bir çok kitabı var, yaz tatilime kadar yeni bir kitabına geçemeyeceğim gibi görünüyor. Bu sebeple buraya kadar olanları yazmak kaydetmek istedim. Nasılsa burası benim dünyam, okudukça yenilerini eklerim. Bazen dolar silerim, burası benim dünyam! Lay lala lala lay.. Hep ardınızda olan gölgelerinizi inceleyin sizden parça taşıyorlar, iyi uykular ve hop  günaydın patates kızartmalı arkadaşlıklarınız bol olsun.

haruki murakami ile ilgili görsel sonucu

Haruki Murakami hakkında her şey

Haruki Murakami kitapları