25.12.16

ÇOCUKLUĞUM- Kitap Konuşması



 Kitap :Çocukluğum
Yazar:Maksim Gorki
Tür: Biyografik Roman 
Yayınevi: MORPA Kültür Yayınevi
Sonraki Eser: Ekmeğimi Kazanırken

Konuya sondan gireceğim, çünkü sonuçları sebeplerin önüne koymalıyız bazen.
Yıllar önce okuduğum bu kitabı buraya aktarmak nerden geldi aklıma? 
Sanırım güncel olayların ardından  zihnimde yer etmiş olan şu sahne, işte tam da buraya bu yazıyı yazma sebebim.

''Anlattıklarının çoğu bellekte tutulmaya değmez şeylerdi. Birçoğu onun uyarılarına gerek kalmadan belleğime giriyor ve beni tedirgin ediyordu. Anlattıklarının tümü yaşadığı  şeylerdi... Kendisine soru sorulmasından hoşlanmadığını fark etmiştim ama ben yine ısrarla sorardım:
-Hangisi daha iyi? Fransızlar mı Ruslar mı?
+Nereden bileyim ben? Ülkelerinde nasıl yaşadıklarını görmedim ki.. diyerek sinirli bir şekilde karşılık verdi.
-Ya Ruslar nasıldır?
+Nasıl olacaklar iyileri de var kötüleri de. Kölelik devrinde insanlar şimdikinden çok daha iyi durumdaydı. Şimdi herkes özgür ama geçim sıkıntısı çekiyorlar. Beyler serttir ama akılca bizden üstündür..Tabi beylerin tümü böyle değil , iyi bir beyle karşılaşınca insan ona boyun eğmekten kendini alamaz. Hiç şüphesiz, beyler arasında aptal olanları da var. Bunlar boş torba gibidir içine ne koyarsan alır. Bizde böyleleri boldur. Bakarsın uzaktan iyi görünür yanlarına yaklaşınca bir de bakarsın içi kof bir istiridye kabuğu ... Kendimizi eğitmeli, kafamızı yontmalıyız, ama bileği taşı nerede?
-Ruslar güçlü mü
+Güçlü olanları var. Ama iş güçte değil, beceridedir. Sen istediğin kadar güçlü ol, at senden yine daha güçlüdür.''


Çocukluğum; Maksim Gorki'nin yaşamını anlattığı 3 kitaptan ilki. İçlerinde her anlamda birinci nitelikte bir eser. 5 yaşındayken babasını kaybeden Gorki. annesi ile ananesinin yanına yerleşir , soluğumuzu kesecek bir hayatın adımları böylece atılmış olur.
Kitabı mı anlatsam yazarı mı derken ikisinin de aynı şey olduğu hem zaten yazarın da kitabın 9. bölümünde kendisini tek paragrafta nasıl özetlediğini fark ettim.

''Bana öyle geliyor ki, ben çocukluğumda,  birçok basit ve silik kişilerin, tıpkı arılar gibi, yaşam üzerindeki deney ve düşüncelerinin balını getirip bıraktığı bir kovan gibiydim. Bunlardan her biri ve herkes kendi tarzına göre ruhumu cömertçesine zenginleştiriyordu.Bu bal gerçi çoğu defa kirli ve acıydı, ama ne de olsa  bilginin her türlüsü değerli bir maldır.''

Ben hayatımı tanımlayacak olsam... Henüz bunun iççin erken, 20 sene sonra vakti geldiğinde bulurum bir tanım ama acı ve bal kavramlarını bir arada bulundurup bunu bu denli güzel ifade edebilecek kadar şanslı olur muyum bilemiyorum. Bir ananeden, bir hırstan, bir büyümeden çok daha fazlası bu kitap. Hatta ondan kitap diye değil yaşam diye bahsetmek istiyorum. Bu yaşam, tam bir çocuk. Eğrisiyle doğrusuyla, alttan bakınca da üstten bakınca da bir çocuk ve bu çocuğu seyre dalıp gidiyorsunuz. 

''Elindeki tavanın demir parçasıyla beni bir hayli dövdü. Andersen kitaplarını da aldı ve tamamen ortadan kaldırdı. Bu, bana dayaktan da acı geldi.''

Sevgili Maksim;
Sana okuma-yazma öğretip , 8 yaşındayken seni işe gönderen dedenin toprağına su taşıyalım birlikte.
Çocukluğun; çocukluğumdur.

''Vuu, vuu. Söz ottur, bazen de paradır, ama bazen de altındır söz!''












Hiç yorum yok:

Yorum Gönder