19.2.16

Dostum Zeze'ye ..


 Bir çocukluk bir ağaca en fazla ne kadar sığar? Bu sığınmayı yaşamım boyunca hiç durmadan anlatacağım.Usanmam seni anlatmaktan ve paylaşmaktan. Sekiz yüz elli bin kilometre konuşacağım,  senin olmasını istediğin gibi.

Şeker Portakalı için '' günün birinde acıyı keşfeden bir çocuğun öyküsüdür '' diyorlar. Adının acıyla anılması nasıl bir duygu Zeze? Acıyı keşfetmekten daha mı zor?  Belki de bir keşif, bu keşifle anılıyor olmakla kıyaslanamaz bile. Sanırım cevabını yalnızca sen verebilirsin. Bir yolunu bul ve bana ulaştır.





Kendine şeytan diyen çocuk; seni çok özledim!
Kalbinin hızı ve çabası, tüm gerçekliğiyle öylesine benim ki o bindiğin ağaç, öylesine yakınım ki Portuga'na.. Hataların dahi o kadar çok benim ki, dişlerimi sıkıyorum sen dayak yerken. Sen basamıyorsun acıdan ayağına ben de tek ayak oluyorum, sen poşetle hayalinde uçurtma yapıyorsun, ben uçuruyorum onu gökyüzünde. Sensiz; senin olanlara dayanmak zor, bundandır benimseyip benim diyişim. Sen bayılıyorsun rayların üzerine Portuga'sızlıktan, ben de atıyorum kendimi tramvayın önüne. Kimse farketmiyor seni beni bizi. Başka başka kılıflar uyduruyorlar hüznümüze, yüzümüzün kiri gözyaşlarımızla akıp gidiyor, temizleniyoruz. Acı; bizi birleştiriyor, ikimizi dost ediyor, yılları ve toprağı aramızdan söküp alıyor. Ölüm; sen orda olduğundan daha çekici geliyor. 
                                                                                  19.02.16 SENAT

        

 Birden bire esmedi bana bu yazıyı yazıp Zeze'ye mektup yollamak - ki birden bire de esebilirdi, Zeze sonuçta bu istediği zaman esinti yapabilir şikayetçi olmam- Duyumlarıma göre Şeker Portakalı'nın ikinci kısmı olan Güneşi Uyandıralım da film oluyormuş! Okuyun ve izleyin. Ve paylaşın. Acınızı, ağacınızı, atınızı, kurbağanızı..




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder