26.2.14

Velev ki gençleşiyoruz günden güne..

"Sevgilim kızıyor" ile " elalem ne der" arasında bir fark göremiyorum. 
Dikkatinizi çekerim göremiyor-u-m dedim, ben göremiyorum ben. 
Yani siz görüyor olabilirsiniz. 
Ha sevgiliniz elalem değildir o ayrı, ama sevgili de bir nevi elalemdir benim gözümde. Tekrar ediyorum "benim gözümde". 
Böyle düşünen ben -farz-ı misal- öleyim aşkımdan, yataklara düşeyim, bir dediğini iki etmeyeyim onun. 
Nolur? 
Kendime mi ihanet olur?
Benden farklı düşünen sen- farz-ı misal(2)- senin için değişmem deyip bastın tekmeyi. Noldu?
Duygularına ihanet mi ettin? 
Say ki herkes kendinle çeliştiğini söyledi herkes de kendiyle çelişirken
Say ki tüm tabuları yıktın önyargılar tuz buz dünya artık daha yaşanılabilir bir yer,
Say ki Kabil'in namı yayılmayı bırakmış sokak çöplerinden ceset çıkmaz olmuş,
Say ki dönmüyor dışımızdaki dünya, dönen tek şey bizim kafalarımız,
Say ki herkes suçlu ve benim hepsini içeri tıkıp dışarıyı ıssızlaştıran,
Say ki tecavüz küfürden daha büyük tepki alır olmuş... 
Tüm bunlar olurken; 
Velev ki vebalıyım
Velev ki nefret ettiğin eski sevgilinim,
Velev ki hiç görmediğin babanım,
Velev ki fahişeyim, 
Velev ki anneyim,
 nolmuş?

25.2.14

Kuşlardan Emanet

  Hatalarımız ;"gençtir, en deli zamanı" hayallerimiz; " daha çok var" denilerek , başarılarımız; ufalanarak göz ardı ediliyor. Hem kaybetmememiz hem kazanmamız öğütleniyor. Düşerken kalkmak gibi değil bu. Düşmek ve ayağa kalkmak eylemlerinden tamamen farklı üçüncü bir eylemden bahsediyodum:uçmak. Ne düşecek bir yerin var ne de kalkmanı gerektirecek bir durum. Uçmak öğretiliyor, hayallerimizde ve daima vücudumuzda. Bu yüzden kelebekler uçuruyoruz midemizde, bu yüzden kocaman dev yığınlar halinde hayal kırıklıklarımız var. Kuşların ayırt edici özelliğini taklit ettikten sonra mutlu olmamız beklenemezdi zaten. Hüznümüz kuşlardan emanet..

 Neye üzüldüğümüz kim olduğumuzla alakalı değil, ne kadar üzüldüğümüzde. Ismim kişiliğimin bir yansıması olarak kabul görmüyor, uçmak eylemini gerçekleştirmeden de yasayabiliyorum. Zeki olmam bankacının beni kandırmasına engel olamadığı gibi, zeki olmamam müşterimi kandırmama da engel değil. işte bunlar hep kuşları taklitten oluyor. 
Fazla uçuyorsun ey arkadaşım! 
Bir bak bakalım gökyüzü senin yerin mi? 
Sahip olduğunu kaybetme korkumuz kuşlardan emanet.

2.2.14

Guguk Kuşu

Seviyorduk, yıllar önce, adı anılmaz oldu şimdi ama vardı bir zamanlar öylesi.
Fallar kapatılıp açıldı bir umut yalanına dolanına bakılmaksızın, kırmızı güller sarı laleler doldu taştı, ata binen yolu geçti gitti, yolumuz vardı hazırlanıyorduk tuttular bizi, suretleri değişikti-kötü mü bakıyordu gözleri- kim kararttı bu kalpleri?
Imm.. güzel kokan insanlar , güzel konuşan insanlar, bir de güzel gülen insanlar.Hangisi olduk?
Güzel mi sevdik, güzel mi terk ettik? Kaç takla attık elde etmek, edilmek için?
Neyse.
Ne yapıyorduk?
Seviyorduk, yıllar önce.
Evin kedisini, matematik öğretmenini, üst sınıflardaki çocuğu-abiyi-, kasımpatıyı getiriyor diye yeryüzüne bir mevsimi, kış sabahında hissedilen soba sıcaklığını, bir dilim ekmeği, para üstlerini, şıpsevdi biriktirmek için sebeplerimizi, bir sesi, bir gülüşü, bir amacı seviyorduk.
Sevme yetimizi nerede kaybettik?
Olacağı vardı oldu ile öleceğe çare yok'larla düşe kalka geldik.Sicilimiz temiz ama alnımız ak mı emin değiliz.
Keşfediyorsun bir şehri, öğrenciyken, en güzel yıllarında.
 Ne tatlı geldi o esintiler, telefon görüşmelerini hatırla.
Hissedilmiyor mu eskiler artık hatırlanınca, veya hatırlanmaya değer gelmiyor mu artık?
Aylardır beklenen filmin heyecanını kim aldı götürdü benden?
 Kapı önü muhabbetlerinin yerini hangi geyikler çaldı?
Seviyorduk, yıllar önce.
Kim demeden ve belki de aslında kim olduğunu gerçekten  önemseyerek.
Seviyorduk bir filmi bir kuş yüzünden
Guguk kuşuna sormuşlar mıdır ismini bir filme koyarken?