Bu mektubumu üzerine çay döktükten sonra Didem Madak'ın çiçeklerinden özür dileyen anneme napıyosun diye sorduğumda '' gönlünü alayım da şiir yazmayı bırakmasın'' dedikten sonra yazıyorum.
'' Sevgili Şairim;
Elimde yalnızca sana ithaf edilmiş bir dergi ve aklımda yer eden dizelerin var.
''ilk defa bu kadar sağlam yazıyorum
Haç şeklinde 128 dikişle''
Yıllarca şiirlerinin damağımda kestane şekeri tadı bıraktığına şahit oldum, Geçen gece sesini tekrar duyduktan sonra kestane şekeri yerini iştahsızlığa bıraktı - neydi değişen yıllar sonra-
Dişlerin ve saçlarınla hiç olmayan anaokulu öğretmenim gibisin. 'Sana bi şey anlatmam lazım' diyorsun beni köşeye çekip kimse de görmesin diye elini ağzına götürerek kısık sesle bi şeyler anlatıyorsun , titrek sesinle kanayan yarana basıyorsun başımı ve hiç edinemediğim arkadaşım oluyorsun. Sımsıkı tutuyorum ellerinden, çizgilerine bakarken aklından geçenleri tahmin etmeye çalışıyorum avuçluyorum ellerini. Bak kokunu bile hissediyorum şuan.Rüzgara karışmasın diye sarıp sarmalıyorum seni.
''Seni sevince pazara çıktım sevinçten
Enginar aldım 'süper enginarlar' diye bağıran adamdan
Oturup ağladım sonra, şaşırdın.
Bu 'süper' oluşta canımı acıtan bir şeyler vardı.
Canımın acısıydın.''
Her 'süper' oluşta elimizdeki bıçakla çizgi çekip acıtıyoruz canımızı. İlaçların bi halta yaramadığı dönemlerde bıçağa gerek duymadan da derin çizgilere sahip olduğunu biliyorum. Çok şey biliyorum hakkkında. Mutluluk şiiri yazamamaktan dolayı duyduğun hüznü , saçlarına verdiğin değeri , Sylvia'lı kesişim kümemizi..- ne kadarını anlıyorum ki-
Uyuyup uyanıp okuduğum oluyor şiirlerini. Çünkü korkuyorum unutmamalıyım hiçbir ayrıntını.
''Kaç şiir kaç kere sular altında kaldı''...
Bir güzel yazı var Peyniraltı Edebiyatı Dergisinde. Müjde Bilir'in yazdığı. Her seferinde farklı cümleler dikkatimi çekiyor. Ve her seferinde acıyı başka yerlerde yaşıyorum. Bazen pencere kenarında seni izlerken, bazen şiirleri yakmana yardım ederken..
Bu dergide de yer alıyor 128 Dikişli Şiir. Yine de kafamda röportajının son 39 saniyesiyle kazınmış durumdasın, hemde kazıdıktan sonra büyük gözlerine baka baka 128 dikiş attım haç şeklinde, çıkıp gitmesin sesin diye. Bahsettiğin gözlerden özür dilemeyi devam ettirebilirim sanıyordum ama vaziyet buna musait değil. Herkesin özrü de kendine derdi de.
Annemin özrünü benim özlemlerimi kabul et, nurla aşkla yat. ''
21 Nisan 2016
SENAT
Çayı güzel edensin |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder